Jilet izleri, yaşam boyunca kalıcı olabilen yara türlerindendir. Bu nedenle gizlenmesi oldukça zor ve toplum tarafından kolayca fark edilebilecek bir yapısı vardır.

Jiletle kendine zarar verme davranışının temelinde psikolojik ve sosyal etkenler yer almaktadır. Jiletleme davranışı, kendi başına bir psikiyatrik rahatsızlık değildir. Çoğunlukla, birtakım psikolojik hastalıklara eşlik eden bir davranış bozukluğu olarak kabul edilmektedir. Zaman içinde temelinde yatan hastalık veya sorun çözüldüğünde, bu davranış da kendiliğinden düzelecektir.

Jilet izleri veya diğer bir deyişle skarlar, yaşam boyu kalıcılığı bulunan ve gizlenmesi çok zor olan izlerdir. Kişiler, bu izlerin varlığını ömür boyu pişmanlık ve utanç içinde taşıyabilirler. Bazı kimseler, jilet izlerini tedavi ettirmek yerine üzerine dövme yaptırmayı tercih etmektedir. Ancak çoğu zaman bu durum, büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlanmaktadır. Bazen de zımparalamak izlerin daha belirgin hale gelmesine neden olmaktadır.

Jilet izi tedavisi genellikle cerrahi yöntemlerle yapılmaktadır. Estetik cerrahlara başvuran hastalar, çoğunlukla tamamen jilet izinin tedavi edilmesini veya mümkün olduğunca az belli olmasını talep etmektedirler.

Jilet izi tedavisi konusunda, uzman hekimler tarafından çeşitli cerrahi yöntemler geliştirilmiştir. 2005 yılında Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi alanında bir ameliyat yöntemi, "Camouflage of Self-Inflicted Razor Blade Scars with Carbon Dioxide Laser Resurfacing and Thin Skin Grafting" başlığı ile Amerikan Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi dergisinde yayınlanmıştır. Bu ameliyatlı tedavi yöntemi, tıp literatüründe yer edinmiştir.

Bu cerrahi tedavinin temelinde, izlerin olduğu bölgenin, izler arasındaki deriyi de kapsayacak şekilde, 50-150 mikronluk üst cilt tabakasının lazer veya dermabrazyon aletinin yardımıyla kaldırılması ve bu alanın uyluk ya da gizlenebilir başka kısımlardan alınan 0.2-0.3 mm'lik çok ince cilt yaması ile kapatılması bulunmaktadır. Uygulanan cilt yamaları, alt tarafta kalan jilet izi ve normal cilt arasındaki renk farkını gizlediğinden dolayı, jilet izleri artık teker teker görülmemektedir.

Jilet izlerinin bulunduğu alan, sadece tek renkte ancak normal cilt renginden biraz daha koyu bir renkte durmaktadır. Uygulanan cilt yamasının rengi ile normal cilt rengi arasındaki renk farklılığı, ilk 6 ayda belirgin bir şekilde belli iken, 6. aydan sonra gitgide azalmaktadır ve 1. yıldan itibaren dikkatle bakılmadığında görülemeyecek vaziyete gelmektedir.

Bu jilet izi tedavisinin en önemli avantajı, artık jilet izlerinin tipik görüntüsünden kurtulmak ve daha az dikkat çeken masum bir iz haline dönüşmesidir.

Jilet izi tedavisinde cerrahi yöntemlerin yanı sıra, lazer tedavileri, kimyasal peelingler ve mikrodermabrazyon gibi non-invaziv yöntemler de kullanılabilmektedir. Ancak bu yöntemler, genellikle daha yüzeysel izlerde etkili olmaktadır ve derin jilet izlerinde sınırlı sonuçlar vermektedir.

Sonuç olarak, jilet izi tedavisi, kişiye özel bir yaklaşım gerektiren kompleks bir süreçtir. Tedavi yönteminin seçimi, izlerin derinliği, genişliği ve kişisel beklentilere göre belirlenmelidir. Tedavi sürecinde, hastaların psikolojik destek alması da, tedavinin başarısını artıran önemli bir faktördür.