Üre; tükettiğimiz katı ve sıvı gıdalarla beraber vücudumuza giren azotlu bileşenlerin metabolizması sonucu ortaya çıkar. Vücudumuzdan idrar yoluyla atılması gereken zararlı maddelerden biridir. Atılmaması durumunda üre rahatsızlığı meydana gelir ve bu da böbreklerin iflas etmesine yol açabilir. Üre maddesi gereğinden fazla olduğunda böbrekler onu uzaklaştıramaz ve bu durum vücutta toksik etki yaratır. Üre miktarının vücuttaki normal oranı; 100 ml kanda 50 mg'ın altında olmalıdır. Bu seviyenin üzerine çıktığında, kişinin sağlığına vereceği tahribatın boyutu tahmin edilemez.

Üre veya diğer adıyla üremi; kalp damar, sinir sistemi, mide ve bağırsak sistemleri açısından birtakım belirtiler gösteren ve asidoz ile kendini belirten bir üre birikimi sonucu ortaya çıkan zehirlenmedir. Şuur bulanıklığı, ağızda kuruluk, paslı dil, nefesten gelen amonyak kokusu, durdurulamayan hıçkırıklar, baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı-kusma, ishal ve ağızda iltihap sık görülen belirtiler arasındadır. İlerleyen dönemlerde hasta düzensiz nefes alıp vermeye başlar. Bu belirtiler, vücuttaki tuz ve su kaybının artması ile şiddetlenebilir. Ayrıca zatürre ve kansızlık hastalığı da sık görülen komplikasyonlardandır. Bazı hastalarda nadiren; saldırganlık ve anlamsız haykırmalara da yol açtığı bilinmektedir.

Kandaki üre seviyesinin artmasına yol açan en büyük ve en önemli etkenler arasında böbrek fonksiyonlarındaki bozukluklar ilk sırada gelir. Bazen kalp yetmezliği rahatsızlığının da üre yükselmesine neden olduğu saptanmıştır. Çok fazla protein tüketilmesi, bilinçsiz ve uzun süreli uygulanan diyetler sonucunda meydana gelen beslenme bozuklukları yine üre miktarını artıran faktörler arasındadır. Yanıklar, kalp krizi, stres, yüksek ateş, tuz ve su tüketimindeki dengesizlikler de vücuttaki üre oranının yükselmesine sebep olabilir.

Öncelikle üre hastalığında kesin tanı için mutlaka kan tahlili yapılmalıdır. Daha sonra üreye neden olan faktör saptanır ve bu doğrultuda tedavi yolu seçilir. Çoğunlukla hastanede yatak istirahati istenir, çünkü hastanın elektrolit ve su dengesinin dikkatli bir şekilde takibi gerekir. Gerekli ilaçların yardımıyla şikayetlerin azaltılması sağlanır. Ayrıca, diyaliz tedavisine başlanabilir ve bazı durumlarda böbrek nakli bile gerekebilir.

Bol su içilerek, gün içinde alınan sıvı miktarı artırılmalıdır ve tuz tüketimi azaltılmalıdır. Eğer böbrek yetmezliği mevcut ise hastanın protein tüketimine dikkat edilerek azaltılması gerekir. Ayrıca, kandaki ürenin düzelmesi için hastayı meyve ve sebze yemeye teşvik etmek oldukça önemlidir.